Sayfalar

Sayfalar

TARİHİ ESERLER









Mucur Yeraltı Şehri, Kırşehir ili, Mucur ilçesi, merkez Solaklı mahallesi içerisinde bulunmaktadır. Roma döneminde savaş ve baskınlar sırasında halkın korunması amacıyla yapıldığı bilinmektedir. Yumuşak kayalara oyularak yapılan yeraltı şehri, yerden 7-8 metre derinliktedir. Kırşehir Aşıkpaşa Türbesi yakınlarına kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Yeraltı şehri bugüne kadar temizlenen oda, salon ve koridorlarıyla geniş kapsamlı bir görünümde olup, dikkat çekicidir. 42 odaya sahip olan yeraltı şehrinde bir mekandan diğerine geçmek için yapılmış ve insanların ancak eğilerek ilerleyebilecekleri genişlikte olan dehlizler, daha çok küçük baş hayvanların barınabileceği genişlikte olan ahırlar, ibadet yerleri, dehlizleri bölmek, herhangi bir saldırı durumunda odaları kapatabilmek amacıyla yapıldığı tahmin edilen büyük hacimli ve dairesel şekilli taş kütleler olan kapak taşları ve yer üstüne açılan havalandırma ve duman bacaları bulunmaktadır.




                                                











 CACABEY MEDRESESİ   






 Kırşehir kent merkezinde bulunan medrese Selçuklu döneminde Kılıçaslanoğlu Keyhüsrev zamanında Kırşehir beyi Cacaoğlu Emir Nurettin tarafından 1272 yılında bir gözlem evi medrese olarak yaptırılmıştır. Eser sonradan camiye çevrilmiştir. Birkaç kez onarılmış olup minaresindeki mavi çiniler nedeniyle halk arasında “Cıncıklı” camii adı ile tanınmaktadır. Medrese kesme taştan yapılmış olup kare planlıdır. Kuzeyindeki giriş kapısı işlemelidir, yapıdan ayrı olan tuğladan yapılmış çinili ve tek şerefeli minaresi ilk önce gözlem yeri olarak kullanıldığını göstermektedir. Cacabey camiinin sol bitişiğinde Cacabey’e ait bir türbe bulunmaktadır, 1272 yılında kesme taştan yaptırılmıştır, kapısı lacivert üzerine beyaz çiniler ve yazılarla bezenmiştir. Pencere kenarları ise taş süslemelidir. Türbeye camii içerisinde bulunan bir salondan merdivenden geçilerek girilmektedir. Türbeyi içi çinilerle süslü olan ve içten kubbeli çokgen piramit biçiminde bir külah örtmektedir.

 
                                           
          Japon Bahçesi











Anadolu'nun kalbinde yer alıyor Kırşehir. Milliyetçiliğiyle tanınan bir ilimiz. Pek çoğunun bilmediği bir yönü daha var. O da Japonya dışındaki yüz ölçüm açısından en büyük Japon Bahçesi’ne sahip olması.

Kırşehir'in Kaman ilçesi Çağırhan köyüne 80’li yıllarda arkeolojik kazı yapmak için bir Japon grubu gelir. Japon arkeologların ilk çalışmasıdır bu. Kalehöyük’ün kazılmasına girişilir. Eski Anadolu Medeniyetleri’ne ait pek çok bulguya rastlanır. Elde edilen bulgular Japonya’da büyük sevinç yaratır.

Japon arkeologlar bir tören düzenlerler. Bunun şerefine de kültürlerinin vazgeçilmez simgesi Japon Bahçesi’ni kurmaya karar verirler. Türk Hükümeti de projeyi destekler. Kısa zamanda bahçenin kurulması için çalışmalara başlanır. Japon inceliği olarak da mümkün olduğunca Türk iş gücü ve malzemeleri kullanılır. Bahçe, Türkiye ile Japonya arasındaki kültürel ilişkileri geliştirecek ve çevrede yaşayanlara dinleme alanı yaratacak şekilde düzenlenir. Japon Bahçesi’ne Kalehöyük’ü o sıralarda ziyarete gelen Japonya Prensi Takahito Mikasa’nın adı verilir. Japon Bahçesi, Mikanasonomiya Anı Bahçesi olur .

İşte Japon Bahçesinin özellikleri: Japon Bahçesi’nde olmazsa olmaz denilen birçok öğe bulunuyor. Mikanasonomiya Bahçesi’nin ortasına öncelikle Budist evrenin merkezinde yer alan sembolik Sumeru Dağı’nın minyatür taklidi oturtuldu. Dağın içinden de akan mini çağlayan bulunuyor. Dağın çevresine de hırçın fırtınalara açık okyanus kayalıklarının benzeri yapıldı. Cennetin çevresi 14 bin bodur bitki ve 3 bine yakın ağaçla bezendi. Türkiye’nin dört bir yanından getirilen bitkilerin yanı sıra Japonya’ya has çeşitler de yer alıyor.













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder